La Divina Commedia / İlahi Komedya

09 Mar 2009 at 02:25 (1)

Dante and The Virgil in Hellİlahi Komedya yı arkadaşımda bıraktım. Fakat pdf formatında tekrar buldum göz gezdirdim . Blog ta işlediğim tema bu olacak 3 ana kategoride yazılarımı yazmaktayım aslında bunlar sırasıyla radikal , hayat ve sade Danteye vurursak sırasıyla cehennem, araf ve cennet. Evet Dante bu kitabı bana yazdırsaydı bugun üç kitabın adını bunlar koyardım . Velhasılkelam :) teknik açıdan pek farkım yok Danteden bende bi deliyim .

Dante cehennemin girişinde derki “Sağlıklı bir akla sahipseniz şu dizelerin ardındaki saklı öğretiyi kavrayın”.

Bende derimki “Sağlıklı bir deliyseniz , şu yazıların ardına bir öğreti koyunuz.”

İnsanlar düşüncelerinin ardında kıvranıyor. Bazen beynimizi kemiren düşünceler bizi anlık hatalara yönlendiriyor radikalizm böle doğdu işte büyük patavatsızlıklardan (!), belki çoğumuz günah işliyor evet belki işlediğimizin günah olduğunun dahi farkında olamicak kadar kör nefes alıyoruz aaaah işte Dante nin cehenneminin kokusu … benimde beslendiğim yer 🙂

1000 kişiye sormuşlar ölmek istediğiniz günü öğrenmek istermisiniz diye ? yüzde 6 sı evet demiş . Bence bu bile çok büyük bi rakam fakat şundan eminimki bu insanlar sade yaşayan veya radikal düşünen insanlar geri kalan 940 kişi arafta elleri arkada volta atmakta bense kendimi biyere koyamamaktayım. Ama normal iyidir güvenlidir . 😉

Ve sade , neden sade , basit etliye sütlüye bulaşmama meselesi benim için sade, benim dante gibi 7 günahım yok 7 günahını gözlemlicek kadar okuyucumda henüz yok 🙂 Ama Dante nin 7 günahı da tek tek ele anılacaktır efenim bu da böyle biline … 🙂 sevgili okuyucum kendini 5 yerde görebilirsin ne çıkabileceğin kadar çıkarsın nede inebileceğin kadar inersin…

5 yer :

Cehennem – Cehennem araf arası – Araf – Araf cennet arası – Cennet

hadi kassak 7 cehennemin dibi cennetin dibi 🙂

Temayıda açıkladığıma göre İlahi Komedya Part 2 başlıyacaktır…

Kalıcı Bağlantı Yorum Yapın

Modern Denemeler Hakkında

09 Mar 2009 at 01:51 (1)

Modern Denemeler projesi, kısaca Bedensiz Mekan adlı workshop dahilinde çıktı. Ben blog üstüne daha önceden düşündüğüm ya da belli konular üstüne anektotlar tuttuğum çoğu şeyi spesifik başlıklar altında eskiden beri deneme olarak yazmaktayım. Yani içinde edebiyat olan bir projeden bahsetmekteyim,  projeyi alt başlıklarına bölersek, aslında bu kendinden beslenen bir proje ben veya bana katılacak olan yazarlar kişisel denemeleri yazacaklar konular üstüne gelen yorumlar denemeleri geliştirerek daha genel bir fikre hizmet edecek belkide makaleye dönecek, projenin bir level atlayacak kısmı ise tüm bu denemelerin birleştirilmesi olacaktır. Sonuçta herkesin yazar olduğu bir son düşünmekteyim. Bu gibi çalışmanın bir benzeri tavuk suyuna çorba serisinde mevcuttu teknik olarak buna benzer uygulamada içerik bakımından fark yaratıyoruz 🙂

Teşekkürler

Kutay ÇAKMAK

Kalıcı Bağlantı Yorum Yapın

Kurnazlık her zaman kazandırır mı?

06 Mar 2009 at 23:42 (Hayat(Araf))

‘Kurnaz biri bir sorunun lehinde ve aleyhinde olan yönleri az veya çok bilinç- altı bir yolla, bencil bir açıdan değerlendirebilir (İnsanın kendi çocuklarının söz konusu olması dışında, bencil olmayan düşünceler çoğu zaman bilinç-üstüne çıkamazlar). Bilinç-üstünün yardımıyla sağlam bir bencil karara vardıktan sonra kişi nasıl büyük fedakarlıklarla kamu yararını gözettiğini gösteren büyük büyük laflar uydurur veya başkalarından alıntılar yapar. Bu lafların, sahibinin gerçek nedenlerini belirttiğine inananlar o kişinin gerçek kanıtları değerlendirebilmekten yoksun olduğunu da düşünecektir; çünkü, o kişinin eylemleri, kamu yararına olan bir şeye yol açmayacaktır. Bu durumdaki bir kişi, olduğundan daha az rasyonel görünür. Daha da ilginç olanı, onun irrasyonel yönünün bilinçli, rasyonel yönünün ise bilinç-dışı olmasıdır. İngiliz ve Amerikalıları bu denli başarılı kılan da bu özelliktir.

Kurnazlık, gerçek olduğu zaman, insan doğasının bilincinden çok bilinç-dışına ait bir şeydir ve sanırım ki iş aleminde başarı için gereken en önemli özelliktir. Ahlaki açıdan ise, her zaman bencil olduğu için, küçümsenen bir özelliktir; bununla birlikte insanları en kötü suçlardan alıkoymayı da başarabilir. Bu özellik eğer Almanlarda var olsaydı sınırsız denizaltı harekatına girişmezlerdi; eğer Fransızlarda var olsaydı Ruhr’da yaptıklarını yapmazlardı; eğer Napolyon’da olsaydı Amiens Antlaşması’ndan sonra tekrar savaşa girmezdi. Bazı istisnaları olsa da, ortaya şöyle bir genel kural koyabiliriz: İnsanlar neyin kendi yararlarına olduğu konusunda yanılırlarsa, akla uygun olduğunu sandıkları tutum, başkaları için, gerçekten akla uygun olan tutumdan çok daha fazla kötülüğe yol açar. Bu nedenle, insanları kendi çıkarlarını iyi değerlendirecek duruma getiren her şey yararlıdır. Ahlaki nedenlerle, kendi çıkarlarına ters olduğuna inandıkları şeyleri yaptıkları
halde çok zengin olmuş sayısız insan vardır.’

Kalıcı Bağlantı Yorum Yapın

Kıskançlık

06 Mar 2009 at 23:37 (Hayat(Araf))

jealousRoland Barthes kıskançlık hakkında şunları demişti..
“kıskanç olarak, dört kez acı çekerim:
kıskanç olduğum için,
kıskançlığımdan dolayı kendimi suçladığım için,
kıskançlığımın ötekini incitmesinden korktuğum için,
bir bayağılığın beni tutsak etmesine boyun eğdiğim için: dışarıda bırakıldığım, saldırgan olduğum, deli olduğum ve sıradan olduğum için acı çekerim.”

Tabi düşünceler evrimleşmiyor değil…
– bir insana ne kadar güvenilebilir ? Hiç umulmayan tavırlar yüzünden kadim dostluklar veya yıllar süren evlilikler biterken, bir insana kayıtsız şartsız güven duymak ne kadar doğrudur?

temel nokta,

-bir anlamda saflık sayılabilecek- kayıtsız şartsız bir güvenin zorunlu olmadığıdır. esas gereklilik; kayıtsız şartsız bir güvene mümkün mertebe yaklaşabilmek, ilişki ilerlerdiği sürece bu güveni arttırabilmektir. belki hiçbir zaman %100 bir güvene ulaşılamayacaktır; ama  “beni aldatıyor mu?”  sorusunu sık sık akla getirmenin ve buna çoğunlukla “hayır” diyememenin temelindeki güvensizlik; kıskançlığı tetikleyen, dolayısıyla ilişkiyi mutsuz sona doğru sürükleyen bir düşünce olacaktır.

‘istisnalar kaideyi bozmaz’ sözünü kendime de hatırlatarak şu genellemeyi yapıyorum:

güvensizliğin doğal sonucu olarak ortaya çıkan kıskançlık; ilişkinin bitmesine sebep olmasa da, mutsuz ve zoraki giden bir ilişkiye kesinlikle sebep olacaktır.

Kalıcı Bağlantı Yorum Yapın

Tanrı Olgusu ve Denge

06 Mar 2009 at 22:09 (Radikal(Cehennem))

Yazın Tool grubunun right in two parçasının hikayesi üstünedir…

Tanrıyı bulsak işler çok mu değişirdi?…belki de..özgür irade denen şeyin nasıl bir yansıma olduğunu anlardık. seçimlerimiz bizi doğru yada yanlışa götürüyor ama bu doğrular ve yanlışlar da bir süre sonra eriyip gidiyor geçersizleşiyorlar. o zaman tüm bu doğruları sabitleyebilmenin tek bir yolu var; gerçeği tam ortadan ikiye ayıran bu karşıtlığı, dualizmi anlamak…

ying yang …!!!

melekler kenardan bizi seyrediyorlar. onların da kafası karışmış. bunlar, yani bu insan denen yaratılmışlar neden hala herşeye zarar veriyorlar?…her buldukları şeyi yoketmek istiyorlar veya sahip olmayı diliyorlar?..evrim tamamlanırken acaba tersine mi dönüyor?..evrimin son aşaması belki de dışarıdan görüntümüzün değişmesiyle olmayacak..içimizde tamamlanıcak..ve evrimin son halkası tekrar içgüdülerimize dönmek olacak..sonsuz bir yıkma arzusuyla yanıp tutuşuyoruz ve zaman geçtikçe de bu artıyor..daha da yoketmeyi istiyoruz.

Dahada kötüye giden insanlık hakkında ne düşünürdü melekler? Şarkıda kendimizde bize bu soruyu soruyoruz

“Neden ? Neden onlara özgür irade ve seçme şansı verdin?”  Cevapta basit evrim tersine dönüyor. Birbirine saldıran maymunlardan farkımız yok içgüdülerimizle hareket ediyoruz … işte reel hayatta bu…

‘Tüm bu seçimlerimize rağmen bizler kutsanmış yaratıklarız..tüm yazılı metinler bu evrenin sadece ve sadece bizim varlığımız için yaratıldığını söylüyor. biz de zaten buna uygun davranıyoruz. babamızın malıymış gibi hoyratça kullanıyoruz bu dünyayı ve bedenimizi. ama aslında burası bize ait değil. tam ortasından ikiye ayrılsa herşey keşke. bir küre düşünün ki siyah ve beyaz birbirine girmiş. alacalı bir hal almış ve bize deniyor ki siyahı da beyazı da birbirinden ayırın. tam ortadan ikiye ayırabilin. bunu yapabilmek için delice uğraş veriyoruz araya karışmış grilere bulaşmamaya çalışıyoruz ve hayat diyoruz buna. hayat denen şey gördüğümüz tüm siyahlarla beyazları birbirinden ayırabilme gücü ve becerisi aslında. sonra bir gün geliyor tüm doğruları ve yanlışları kendimizce ayırdedebildiğimizi sanıyoruz ama asla bu noktaya yaklaşamıyouz bile. ying yang kusursuz kaosunu bize de yaşatıyor böylece ve hayatlarımızı şuursuzca neyi dilediğimizi bile gerçekten bilmeden tüketip ölüyoruz.’

Kalıcı Bağlantı Yorum Yapın